Bölüm 2 Bratislava
Küçük ve sevimli bir şehir olan Bratislava’ya Budapeşte’de gezdikten sonra uğrayıp ertesi gün de Prag’a devam ettik. Budapeşte otogarından bindiğimiz otobüs yaklaşık 2 saatlik bir yolculuğun sonunda bizi Bratislava otogarında bıraktı.
İner inmez diğer Avrupa şehirlerinden daha farklı bır havası olduğunu farkettiğimiz bu ufak şehir fazla gösterişli değil fakat yine de sevimli bir yer.
Bratislava yukarıda resimde görüldüğü gibi (tüm gezilecek alan o kadar) yürüyerek maksimum yarım günde gezilecek hatta dinlenerek 1 günde gezilebilecek bir yer.
O taraflara kadar gitmişken Slovakya’ya da uğrayın mutlaka. Bratislava’yı kısımlara ayırmışlar. Otogardan veya trolleybüs duraklarında bulunan makinelerden toplu taşıma biletinizi temin edebilirsiniz. Biz 24 saat geçerli bir bilet alıp kişi başı 3.5 euro ödedik. Bu bilet Bratislava’nın 100 ve 101 nolu bölgelerinde geçerli. Bütün gezilecek yerler 100 nolu bölgede bulunmakta. Bizim otelimiz otogara 20 dakika mesafede bir yerdi. Daha doğrusu villasını otele çevirmiş bir ailenin evinde kaldık diyebilirim. Gayet samimi insanlardı. Şehrin ulaşımı çoğunlukla troleybüse dayanıyor. Otogardan otelimize gitmek üzere troleybüse bindik. Bratislavayı ziyaret edecekler için bir uyarı; şehir tabela açısından gayet fakir. Normalde adres bulma konusunda baya iyiyimdir fakat etrafta cadde ve sokak isimlerini belirten tabelalar o kadar az ki internetiniz olmadan bir yerleri bulmakta zorlanabilirsiniz. Ya da en azından online olmayan maps uygulamalarını kullanabilirsiniz çok faydalı oluyor. Google maps in offline harita indirme özelliği ile Bratislava da çok rahat edersiniz.
Nihayetinde otele yerleşir yerleşmez karnımızı doyurmak için yolda gelirken Bratislavanın bir çok yerinde gördüğümüz Ankara06 büfesine girip hemen dönerlerimizi aldık. Gerçekten İstanbul’daki bir çok dönerciden çok daha güzel yapıyorlar. Elbette oradaki Türk vatandaşlarımızdan şehirle ilgili tavsiyelerimizi alarak şehrin turistik merkezine doğru yola çıktık. Otogara geri dönerek buradan 70 nolu trolleybüse aktarma yaptık ve son durağında inince tam da Bratislava’nın göbeğine inmiş oluyorsunuz. Aşağıda listesini verdiğim bütün gezilecek yerler bu bölgede bulunuyor. Tekrar bir şeye binmenize gerek yok her yeri yürüyerek turlayıp görebilirsiniz.
BRATİSLAVA GEZİLECEK YERLER
-Bratislava kalesi
-Parlamento binası
-Blue Church
-St Michael Kapısı
-Novy Most köprüsü
-Cumil heykeli
Bratislava’nın en meşhur köprüsünün üzerinde bir kule bulunmakta.
Buraya bilet alarak çıkıp şehri seyredebilirsiniz. Fakat kale’ye çıkıp aynı manzaraya ücretsiz de ulaşabilirsiniz. Kaleye otobüs duraklarının olduğu yerden yürüyerek çıkılıyor.
Çıkarken de değişik mimaride ve rengarenk evlerle karşılaşıyorsunuz. Kaleyi dolaştıktan sonra tekrar aşağı inip şehrin tarihi sokaklarında turlamaya başladık. Karşımıza çıkan kiliselere girip dolaşmaya devam ettik. Magnet, hediyelik eşya bulabileceğiniz ufak meydanları var. Fakat Bratislava ucuz bir şehir değil. Ayrıca ingilizce bilen, adres sorabileceğiniz pek fazla insan da yok fakat yine de haritadan gösterdiğinizde size yardımcı oluyorlar. Bizim Bratislava’ya gittiğimiz zaman İskoçlarla Slovakya’nın maçı vardı.
Barların çoğu maçı izlemek için gelen İskoç’larla doluydu. Gerçekten çok renkli ve eğlenceli insanlar. Listemizde bulunan her yeri sora sora yürüyerek gezip meşhur heykelleri ve diğer yapılarıyla fotoğraflar çektikten sonra şehrin içinde ve nehir kenarında öylesine turlayarak Bratislava gezimizi de bitirdik. Küçük, fazla bir mekanı olmayan fakat gayet güzel, samimi ve görülmeye değer bir şehir Bratislava. Bunu yanında 1 günden fazla zaman ayırmak vakit kaybı olurdu. Gezip dolaşmamızı tamamladıktan sonra otelimize geri dönmek için otobüs beklemeye koyulduk. Bratislava hakkında bilmeniz gereken şeylerden bir tanesi her ne kadar Avrupa şehri olsa da diğer başkentler kadar yüksek standartlar beklenmemeli. Orada da trafik sıkışıyor, yani otobüsümüze yetişmek istiyorsak sabah çok erken çıkmamız gerektiğini gezerken fark ettik. Diğer bütün Avrupa başkentlerinde dikkat edilen yayaların trafikteki önceliği burada biraz geçerliliğini yitirmiş. Yaya geçidinde bile size yol vermiyorlar. Yolu kontrol etmeden adım atmayın derim. Ayrıca otobüs beklerken fark ettik ki yine diğer Avrupa şehirlerinden farklı olarak otobüsler/trolleybüsler tablolarda belirtilen saatlerde duraklara gelmiyorlar. Geç kalabiliyorlar ki 1-2 dakikalık bir gecikmeden bahsetmiyorum. Otogar tarafına geri dönmek için beklediğimiz 70 nolu trolleybüs tam yarım saat geç kaldı. İlk durakta bekliyorduk ve hala ortalarda yoktu. 70 numaraya binsek 4 durak sonra otogardaydık fakat gelmiyordu. Biz de yolu biraz uzatan ama birazdan kalkacak gibi duran 8A nolu başka bir otogar (galiba 15. durağı felan) trolleybüsüne bindik. Şans eseri bütün şehri dolaşan bir ringmiş ve akşam otele dönmeden önce bütün Bratislava’yı bir de trolleybüsle dolaşmış olduk. Sonrasında otelimize vardık. Hava soğuktu üşümüşsünüzdür diyerek otelimizin sahibi bize birer bardak çay ikram etti ve salonundaki dev ekranda maçın bir kısmını izleyerek, sohbet ederek çayımızı içtik.
Ertesi sabah erkenden Prag’a gitmek üzere yola çıktık.